Son yılların en sıcak ve en kurak kış mevsimini yaşıyoruz. Yağışlar az, barajlar boş ve susuzluk kapıda.

 
Kuruyan su kaynakları, susuzluktan boğularak ölen balıklar, adım adım tükenen bir tabiat... Barajlardaki suların çekilmesiyle eski yerleşim yerleri dahi tekrardan gün yüzüne çıktı.
 
Yağışların azalması ile başlayan 'Meteorolojik Kuraklık' barajlardan etkisini gösterdi. Sonbahar ve kış aylarında beklenen yağışların olmaması ve bilinçsiz su tüketimi meteorolojik kuraklıkla beraber tarımsal kuraklığı da beraberinde getirdi.
 
Uzmanlar Türkiye'nin, Akdeniz ikliminden yarı kurak iklime geçiş yaptığını belirtiyor. Bu da bir ay süren bahar mevsimi, kavurucu sıcaklık tıpkı yaz mevsimi gibi ılık ve kurak geçecek bir kış mevsimi anlamına geliyor. Uzmanlar şu an etkili olan kuraklığın, çoktan doğal afet sınırına girdiğini söylüyorlar. 
 
Uzmanlar kuraklığa karşı hem vatandaşları, hemde üreticileri uyarıyorlar. Ülkemizde su kaynaklarının %70'i tarımsal sulama amaçlı kullanılıyor. Çiftçilerin salma sulamadan, damla sulamaya geçmesi bu süreçte kritik önemde olduğunu söyleyen uzmanlar, aynı şekilde vatandaşların da evlerinde tasarruf etmelerinin şart olduğunu söylüyorlar. 
 
Özellikle Dünya Sağlık Örgütü ileride susuzluk yüzünden bulaşıcı hastalıklarının artacağını, yani Koronavirüsten daha tehlikeli hastalıkların gelebileceği konusunda uyarıyorlar. 
 
Toplum olarak maalesef israf içindeyiz. Özellikle Koronavirüs salgını nedeniyle suyu her zamankinden daha fazla kullanıyoruz. Çeşmeyi her açtığımızda, tükenmeyecek sonsuz bir kaynaktan geliyormuşcasına kullanıyoruz. Bilinçli ve dikkatli tüketmediğimiz sürece kuraklık tam kapımızın önünde.