8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York Kentinde 40 bin dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları isteğiyle bir tekstil fabrikasında greve başladılar. Ancak polisin işçilere saldırması ve fabrikayı kilitlemeleri, arkasından da çıkan yangında işçilerin kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenazelerine 10 bin

kişiden fazla insan katıldı.

1910 yılında Almanya Sosyal Demokrat Parti önderlerinden Clara Zetkin bu yangında yaşamını yitiren 129 kadın işçi anısına 8 Mart Günü’nün Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önerdi. Kadın hakları hareketine özellikle oy hakkını onurlandırmayı amaçlayan Kadınlar Günü önerisi oy birliği ile kabul edildi.

1975 yılında Dünya Kadınlar Yılını ilan eden Birleşmiş Milletler Örgütü 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın tüm kadınlar için Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Kadınlara eşit haklar verilmesinin dünya barışını güçlendireceği kabul edildi. 8 Mart dünyada kadınların özgürleşme mücadelesinin kutlandığı gün diye biliriz. (kısaca tarihçesi)

Bence dünya kadınlarının mücadelesinin temelinde seçme ve seçilme hakkı yer alır. Biz Türk kadınlarına bundan 85 yıl öncesinin (5 Aralık 1934) Türkiye’sinde bize bu hakkı tanıyan büyük Atatürk’e sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Atatürk 85 yıl önce şöyle diyordu; “Bir toplumda bireylerin bir kısmı karanlıkta kalıp bir kısmı hak ve söz sahibi olursa o toplum hiçbir zaman uygarlık yolunda mesafe alamaz”  bu sözler yarım asırdır sürekli olarak birçok devlet adamı tarafından tekrarlanmaktadır. Ancak Atatürk’ün açmış olduğu bu yolun çok önemli ve anlamlı durgunluk nedeniyle başında kalmış bulunuyoruz. Bu haklara bizden çok sonra kavuşan dışımızdaki dünya ise çok büyük mesafeler kat etmiştir.

Geleneksellikten, dinsel baskı ve sömürüden kurtulamamış toplumlarda kadının halen büyük sorunları olduğu ikincil durumunu koruduğu ezilmekte olduğu bir gerçek. Ancak bu durumdan kurtulmanın da tek çözümünün kadının kendisi olduğu da bir gerçek.

Kadınların kurtuluşunun eğitim meslek edinme ekonomik bağımsızlığa kavuşma gibi temel gereksinimleri yanında her aşamadaki karar organlarına siyasal yaşama katılımları ile gerçekleşecektir.

Siyasal yaşam demişken önümüzde seçim var ama kadın aday yok denecek kadar az. Oysa kadınlarla omuz omuza vererek seçim alanları dolaşılırsa ortamın havası değişecektir. Atatürk 1924’te 17 kadını meclise sokmayı başarmıştır. Yıl 2019 bizi temsil eden kadın sayımız 104. Temsil oranımız maalesef yüzde 17 gibi…

Demokratik ve katılımcı toplumlar kadın ve erkeğin eşit hak ve sorumluluklarla var olması gerektiğini kavramışlar. Yasalar yönetmelikler eğitim ve iş yaşamı hep kadın erkek eşitliği üzerine kurulmuştur. Çünkü bunun aksini düşünmek olanaksızdır. Toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınları ev, aile, annelik kısır döngüsü içinde sınırlayan görüşü ortadan kaldırmak için çaba harcayalım. Annemiz, eşimiz, kızımız, kız kardeşimiz Vs. olan kadınlarımıza sadece özel günlerde değil yaşamın içinde var olma çabalarında da onları yalnız bırakmayalım.

“Her başarılı erkeğin ardında başarılı bir kadın vardır” sözünü tersine çevirelim. Başarılı, üretken, yaratıcı kadınları oluşturalım der Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nüzü saygı ve sevgilerimle kutlarım.