İşte bir eğitim ve öğretim yılının daha sonuna geldik. Okullarda yılsonuna gelinmesiyle birlikte sanatsal etkinliklerde gözle görülür şekilde artmaktadır. Her okul kendi bünyesinde çocukların yeteneklerini en güzel şekilde sergilemek için yarış içindeler.

Bu sanatsal etkinlikler kolay yapılan işler değildir. Bir yıl içinde harcanan emeğin sonucunda ortaya güzellikler konabilir. Zahmetli iştir doğrusu. Öncelikle sene başında okullarda kurulan kulüplerin amacına uygun çalışabilmesi için ; anne, babaların çocuklara baskı kurmadan yetenekleri doğrultusunda bir kulübü seçmelerine yardımcı olmaları gerekir. Drama, resim, müzik, el becerileri, dans, vs. kulüplerinden birine ilgi alanlarına göre seçmelerine yardımcı olunmalıdır. Arkadaşım o kulübe gidiyor ben de oraya gideceğim olmamalı.

Bu kulüp çalışmalarının sonucunda yılsonu sergileri İngilizce Türkçe, drama gösterileri korolar, dans etkinlikleri gibi sanatsal olgular ortaya çıkar.

Çocukların duygu dünyalarına dokunan özgüvenlerini geliştiren toplum içinde konuşabilme, doğru davranış ve sorumluluk bilincini geliştirir bu etkinlikler. Tüm okullarda olduğu gibi yuvam dediğim 20 yılımı keyifle geçirdiğim verdiği eğitimin sağlamlığına güvendiğim Gaziantep Kolej Vakfı da yılsonu etkinliklerinde her zaman olduğu gibi harikalar yaratmaya devam ediyor. İkinci, üçüncü, dördüncü sınıfların İngilizce dramaları, resim sergileri, lise ve ortaokulların dramaları, dans gösterileri, hepsinde emek var. Özveri var. Emeği geçen tüm öğretmenlerimizi, öğrencilerimizi ve takım arkadaşlarımızı yürekten kutluyorum. Hepsini keyifle izledim. Verilen emeklerin boşa gitmediğini gururla söylüyorum. İşte ortaya çıkan güzellikler. Sanatsal etkinlikler çocuk ruhu üzerinde davranışlarında eğitiminde nasıl bir etki bırakır. Meslek eğitim boyu gözlemlerimi okuduklarımı birleştirerek bu konuda bir şeyler yazmaya çalışacağım. Her çocuk yetenekli olmayabilir ama her çocuğa sekiz on iki yaşına kadar mutlaka bu fırsatı yakalamasında yardımcı olunmalıdır. Çünkü bu tür çalışmalar çocukların akademik başarılarına da etki etmektedir. Sanat her çocuğun eğitimin kalbini oluşturmaktadır demiş bir düşünür.

Bir çocuk sahneye çıkmaktan görev almaktan mutlu olur. Bu ister sunuculuk, ister bir rolde görev alması ister bir şiir okuması, bir koroda görev alması vs. ama mutlaka bir sorumluluğun içinde olması gerekir. Çünkü ortaya çıkacak olan onun ürünüdür. Çevresindeki kişiler tarafından beğenilirse kendine güveni gelir ruhu beslenir. Çünkü arkadaşlarından çevresindeki insanlardan ailesinden övgüler almak arkadaşlar arasında onure olmasını sağlar.

Bütün sanatsal etkinliklerde çocuk kendini ifade etmeyi yaratıcılığı özgün düşünceyi geliştirir. Çocuk verilenleri yapıp yapmayacağını deneyerek ve yaşayarak öğrenir. Zaten en iyi öğrenme şekillerinden birisi de “yaparak ve yaşayarak” öğrenme değil midir? Derslerimizde konularımızı dramatize ederek daha zevkli hale getirdiğimiz çok olmuştur. Bir fıkrayı oyunlaştırmaları çocuklarda heyecan yaratır. Türkçe dersinde okuma parçalarını oyunlaştırdığımızda zihinsel açıdan yaptığı ve söylediği her sözü zihnine kazınır. Öğrenilenlerin pekiştirilmesi sağlanmış olur. Resim, tiyatro, müzik, dans çocuğun becerilerini geliştirir. Çocuğun kulak göz ve eli arasındaki koordinasyonu sağlayarak daha becerikli duruma gelir.

Sanatsal etkinliklerle ekip çalışmasını öğrenir. Sorumluluğunu yerine getirmesini öğrenir. Ortak çalışma bilinci gelişir. Birlikte iş yapmaktan keyif almaya başlar. Paylaşmayı öğrenir, yardımlaşma duygusu gelişir. Çocuklar üzerinde bu kadar faydalı etkisi olduğu bilindiğinden eğitim kurumları üzerlerine düşenleri fazlasıyla yapmaktadırlar. Eğitim ve öğretim çalışmaları sanat yoluyla yapılınca öğrencilerin  kalıcılığı da artmaktadır. Çünkü bu çocuklar yaratabilme, inanabilme, ruhsal doyuma ulaşabilme ve alkışlanabilme şansı yakalayabiliyorlar. Bu çocukların aynı zamanda istikrarlı disiplinli duyarlı eleştirel düşünmeyi öğrenen çocuklar olarak yetişmesi amaçlarımızdan birkaçı değil mi?

Çocuklar okullarda sınav ve puan odaklı olarak eğitim alıyorlar. Bilgiyi direk olarak öğrenirler. Bilgiyi eleştirel düşünceden geçirecek zaman bulamazlar. İşte tiyatronun eğitici tarafı burada ortaya çıkıyor. Eleştirel düşünmeyi neden sonuç ilişkisi kurmayı bu yolla öğrenirler. “Kalbi eğitmeden zihni eğitmek eğitim sayılmaz” demiş Aristo. Dileğim tüm çocukların ruhuna dokunularak sahne tuzu yutmalarına bir kerecik de olsa fırsat verilmesidir. Sözlerimi Mustafa Kemal Atatürk’ün sanata verdiği önemi anlatan sözleriyle bitirmek istiyorum. Sevgiyle kalan…

Bir millet sanattan ve sanatkarlardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal bir kolu çolak sakat ve adil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından birisi kopmuş olur.